Cuma, Ekim 18, 2024
Ana SayfaEkonomi"2050 yılında petrole değil madene bağımlı olabiliriz"

“2050 yılında petrole değil madene bağımlı olabiliriz”

TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, madencilik tartışmalarına ilişkin başta çevre örgütleri olmak üzere, akademi dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına yaptığı çağrıyı yineledi. Bugüne kadar doğru bilinen yanlışları ve eleştirileri gidermek için her fırsatta bilgi paylaşımına açık olduklarını vurguladıklarını belirten Çetinkaya, “Madenciliğin çevreye etkilerine ilişkin doğru bilgileri paylaşabileceğimize inandığımız için bir araya gelmek istiyoruz. Ancak, çağrımıza aldığımız tek yanıt, ‘dördüncü grup madenciliğin yapılmaması gerektiği’ söylemi oldu. Bugün, insan hakları ve iklim değişikliğini koruma konusunda örnek olarak gösterilen Kuzey Avrupa ülkeleri, en çok madencilik teknolojisi üreten ülkeler. Biz de madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılına geldiğimizde petrole değil, madene bağımlı hale geliriz. Temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacımız olan dördüncü grup madenler. Kurumlar ya da bireyler endişe duyuyor olabilir. İletişim ve gerekli denetimler artırılsın ki iyi ve kötü madencilik ayrılsın.” diye konuştu. 

Türkiye’nin ihracatında başı çeken tekstil, son yıllarda tüm dünyada stratejik sektör olarak belirlenen tarım ve küresel enerji sorunu için en önemli alternatif olarak görülen yenilenebilir enerji sektörü için ham madde üreten maden sektörü; çevre örgütlerine açık çağrısını yineledi. Yaklaşık bir yıl önce Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’na (TEMA) sektördeki 17 dernekle açık bir mektup ilettiklerini hatırlatan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, “Bugüne kadar doğru bilinen yanlışları ve eleştirileri gidermek için her fırsatta bilgi paylaşımına açık olduğumuzu söyledik. Ancak aldığımız tek yanıt, madenlerle ilgili bir bilgi alışverişine gerek olmadığı ve altın, gümüş, krom, çinko, alüminyum, kurşun, bakır, nikel, kobalt, grafit, demir cevherini kapsayan dördüncü grup madencilik faaliyetlerinin her ne şart olursa olsun durdurulması gerektiği oldu. Bugün insan hakları ve iklim değişikliğini korumak adına yapılan faaliyetlerde örnek olarak gösterilen Kuzey Avrupa ülkeleri, en çok madencilik teknolojisi üreten ülkeler. Biz de madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılına geldiğimizde petrole değil, madene bağımlı hale geliriz. Temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacınız olan dördüncü grup madenler. Kurumlar ya da bireyler endişe duyuyor olabilir. İletişim ve gerekli denetimler artırılsın ki iyi ve kötü madencilik birbirinden ayrılsın.” değerlendirmesini yaptı.

STK’LARLA VE AKADEMİSYENLERLE BİR ARAYA GELMEYE HAZIRIZ

“Bizi diğer sektörler için düşmanlaştırmaya çalışan bazı görüşler olduğunu görüyoruz.” diyen Çetinkaya, “Türkiye’de çevreci gibi görünen çevre örgütleri maalesef ‘maden çıkartılmasın’ anlayışına kadar gelerek maden karşıtlığı söylemlerini artırıyor. Bizler, bugüne kadar hiçbir şekilde haklarında negatif bir söylem üretmedik. TEMA Vakfı başta olmak üzere tüm kurumlarla bir masa etrafında uzlaşmasak da muhakkak konuşabileceğimizi, en az onlar kadar çevreci olduğumuzu izah etmeyi sürekli dile getirdik. Endişeleri gidermek ve doğru bilgileri paylaşabileceğimize inandığımız için bir araya gelmek istiyoruz. Herhangi bir STK ile ya da akademisyenlerle istenilen her zamanda, her yerde ve her şartta bir araya gelmeye hazırız, bu açık teklifimizdir.” dedi. 

DENETLEMELER ARTSIN, KÖTÜ ÖRNEKLERİN DÖNÜŞÜMÜ TEŞVİK EDİLSİN

Türkiye’de 5 grup madencilik yapıldığını ve Türkiye’nin gelişimine büyük oranda fayda sağlayacak dördüncü grup madencilik için sunulan ‘Asla yapılmamalı, ülke için bir felakettir.’ görüşlerinin gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin maden bağımlısı haline geleceğini ifade eden Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası Enerji Ajansı’nın bilgilerine göre, 2050 yılında lityuma talep tam 40 kat, kobalta talep 21 kat, nikele talep 20 kat ve alüminyuma talep 19 kat artacak. Temiz enerjiye geçmek istiyorsanız daha çok maden üreteceksiniz. Çünkü, temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacınız olan dördüncü grup madenler. Tüm faaliyetlerimizde çevreyi, iklimi, temiz enerjiyi sahiplenen bir madencilik kültürü ön planda olacak. Gerekli denetlemeler yapılsın ki iyi ile kötü madencilik de ayrılsın. Kötü örnekler de şartlarını iyileştirmek için teşvik edilsin.”

HAM MADDE BAĞIMSIZLIĞI İÇİN MADENLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ

“Ham madde konusunda tam bağımsız olabilmek için madenlerimize sahip çıkmak ve dünyaya satmak zorundayız.” diyen Rüstem Çetinkaya, “Bunu yaparken de çevreyle uyumlu, sürdürülebilirliğe bağlı bir şekilde yapabiliriz. Yer altı kaynakları tüm ülkeler için çok değerli. Cari açığın en büyük nedenleri arasında da bu konudaki ithalat geliyor. Ancak, Türkiye madenler konusunda çok zengin bir ülke olmasına rağmen çıkarılan madenler yeterli gelmiyor. Eğer, madenlerimizi çıkarmayı başarabilirsek 2022’de 6,5 milyar dolar olan ihracatımızı 30-40 milyar dolar seviyelerine çıkarabiliriz. Buradaki sorun ise madencilerin doğa karşıtı olarak gösterilmesi. Biz de buna karşı çıkıyoruz. Çünkü, doğa ile uyumlu, sürdürülebilir bir madenciliği tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yapabiliyoruz. Sürekli söylediğimiz ve iddia ettiğimiz gibi doğayla birlikte madencilik gayet uyumlu bir şekilde yönetilebilir. Bunu da birçok kez gösterdik. Önemli olan endişenin ne olduğu ve bu endişenin nasıl bertaraf edilebileceği. Ama salt madencilik karşıtlığıyla bunu yapmak mümkün değil.” diye konuştu.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

EN ÇOK OKUNANLAR