RECEP ERÇİN/ BURSA;
GARANTİ BBVA CEO’su Recep Baştuğ, “Kur beklentimiz OVP’ye paralel olacak. TL’nin enflasyonun altında nominal olarak değer kaybetmeye devam edeceğini düşünüyoruz.” dedi.
Bursa’da düzenlenen ve sanayicilerin de katıldığı “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” adlı etkinlikte konuşan Baştuğ, yabancı sermaye konusunda ise, “Uygulanan programın kabul gördüğünü, yabancı yatırımcı ilgisinin arttığını gözlemliyoruz. Ödemeler dengesinde, Haziran-Kasım 2023 döneminde yaklaşık 3 milyar dolarlık hisse ve TL tahvile yatırımcı girişi olduğunu, Eurobond girişlerinin de 8 milyar dolara yaklaştığını görüyoruz. Gerek piyasa fiyatlamaları gerek rating kuruluşları tarafından yapılan son değerlendirmeler, daha olumlu bir duruma gittiğimizi teyit ediyor. Türkiye’nin 5 yıllık risk primi son durumda 300’e kadar gerilemiş durumda. Yakın dönemde Türkiye’nin not görünümünde bir kademe kadar not artışı olası görünüyor. Seçim sonrasında ise devam eden süreçle, birkaç kademe birden yukarı yönde güncellemelerin olabileceğini düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
TEDBİRLER SERTLEŞECEK
“Seçimden sonra, ekonomi politikalarının daha radikal tedbirlerle devam edebileceğini düşünüyoruz.” mesajı veren Garanti BBVA Genel Müdürü Baştuğ’un yıla ilişkin beklentileri şöyle:
“2024 yılı 2023 de başlayan ekonomide dengelenmenin devamı niteliğinde olacak.
Sadeleşme daha da kendini hissettirecek.
2023 yılını yaklaşık %4.5 büyüme ile bitirdik.
Bu yıl daha çok iç talepteki düşüş kaynaklı olarak büyüme %3.5’lar seviyesinde gerçekleşecek.
Bunun da tüketim öncülüğünde gelişmesini bekliyoruz.
2024 ve 2025’in ana konusu enflasyon olacak. Enflasyonun hedeflendiği seviyelere yaklaşabilmesi için bir süre yüksek faiz ortamının içinde kalacağız.
Uygulanan ekonomi politikalarının sonuçlarını, son dönemde hızlı artan rezervlerimizde ve enflasyon eğiliminde elde edilen düşüşte gözlemlemeye başladık.”
ENFLASYON YÜZDE 45’TE KALABİLİR
“Yılın ilk yarısında enflasyonun tepe noktasını görüp ardından gerilemesini bekliyoruz.
Yıl sonu enflasyon beklentimiz %40-%45 aralığında.
Özellikle baz etkilerin çıkmasıyla ağustostan sonra kalıcı enflasyon oranına yaklaşacağız.
Asıl büyüme mücadelesi de bundan sonra başlayacak.
2023’te yapılan vergi düzenlemeleri ve kur artışları, enflasyona ve dolayısıyla faiz maliyetine etki etti.
Bu kapsamda, maliye politikasının para politikasıyla eş güdüm içinde çalışması elzem.
Enflasyonla mücadele konusunda ana belirleyici unsur bu olacak.
Alınan önden yüklemeli tedbirlerle, bütçe açığı 2023’ü OVP’de tahmin edilenin çok altında bir seviyede bitirdi.
Depremle ilgili harcamalar elbette devam edecek.
Ülke olarak yaraları sarmak için her türlü imkanı seferber etmemiz gerektiğinin altını çizerek, dezenflasyon için deprem dışı harcamalar tarafında kamu dahil daha net tasarruf yapılması gerekecek.”
İHRACATÇI İKİNCİ YARIYI BEKLESİN!
“2023’ü 47 milyar dolar civarında, 2024’ü de iç talepteki yavaşlamayla beraber 30-35 milyar dolar cari açıkla bitireceğiz.
KKM, halihazırda 87 milyar dolara indi. Kaynağı TL olan KKM’de ise sona epey yaklaştık.
Dövizden dönüşen KKM’nin vadesi geldikçe yaklaşık %15’i TL mevduata dönmeye başladı.
Uygulanan politikalar bu istikamette devam ettiği sürece bu oran yukarıya doğru artacak ve kurda sağlanacak istikrarla bu çözülme hızlanarak devam edecek.
Bu ortamda, yabancı girişlerinin de hızlanmasıyla, yılın ikinci yarısında ekonomi yönetiminin KKM konusunda rahatlayacağını düşünüyoruz.
Reel sektörün bilançosu çok sağlıklı.
Son 3 yılda ucuz finansmana erişim ve devam eden kuvvetli iç talep, firmalarımızı daha kârlı hale getirdi.
Para politikasında değişimlerle beraber faizler sadeleşti.
Neticede kredi ve mevduat fiyatları dengelendi. Dolayısıyla, TL faizler enflasyonda hedeflenen düşüşle beraber normalleşene kadar, bu faiz seviyelerine alışmak durumundayız.
Büyümenin %3.5 olacağını ve nisbi bir yavaşlamanın olacağını da düşünürsek, iç piyasaya çalışan firmaların bu duruma uygun beklentide olmaları sağlıklı olacaktır.
Diğer yandan, ikinci yarıyılda yurt dışı faizlerin gerileyeceğini, dış talepteki toparlanmayla beraber ihracatçı sektörlerin destek göreceği bir ortam olacağını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, finansman konusunda, özellikle ihracatçı firmalarımız için şu seçenekler önerilebilir.
TL kredi faizleri %40 ve üzerinde seyredecek.
Reeskont kredi (%26.9 faiz) limitleri yakın zamanda iki katına çıkarılacak.”
KREDİLER ÇOK UYGUN OLMAYACAK
“Merkez Bankası (TCMB) üzerinden verebileceğimiz uygun faizli, uzun vadeli YTAK (Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi) kredileri olacak.
Küresel faizlerin gerilemesiyle, döviz cinsinden borçlanmalar daha uygun maliyetle yapılabilecek.
Yatırım konusuna özel bir başlık açmamız gerekirse, TL kredi kullanıp yatırım yapacak firmalar için enflasyonu makul seviyelere indirene kadar banka kaynakları çok uygun ve ekonomik olmayacaktır.
TL yatırım şu an için en uygun imkanı TCMB kaynaklı YTAK kredilerinde olabilir.
Döviz geliri olan firmalar için YP (Yabancı Para) krediler kısa ve uzun vade banka kaynakları ile çok rahat karşılanabilir.
Son 3 senedir, bankacılık sektörü olarak, çok zorlayıcı koşullarla karşılaştık ama güçlü sermaye yapımız sayesinde devam edebildik.”
FİRMALARI UYARDI
“Müşteri-piyasa ve finansal sağlık bu dönemde öne çıkacak.
Regülatörler kaynaklı yasal bazı bilgi akışının zorunlu olacağı bir yapı bizi bekliyor.
2024 ve sonrasında, emisyon raporlamaları ve buna bağlı olarak takip edilecek belli rasyolar olacak. Firmalarımızın buna hazır olması gerekecek.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde firmaları sürdürülebilir kılmak önemli hale geliyor.
Firmaları ilgilendiren bir diğer konu bankaların kredi politikaları ile ilgili.
Bankacılar olarak temel kredi yaklaşımlarına önemli bir diğer konuyu ekledik; sürdürülebilirlik, üretim süreçlerinde iklim etkileri.
Fosil yakıtlar için doğrudan aksiyon aldık.
Dolaylı olarak da benzer önlemlerimiz devam ediyor. Artık finanse ettiğimiz projelerin iklim karşısında alacağı şekil kararlarımızı etkilemeye başladı. Finansmana konu yatırım projesinden kaynaklanacak çevresel ve sosyal etkiler ile potansiyel tüm risklerin tanımlanması ve yönetilmesini sağlıyoruz.
Örneğin; ormansızlaşma, su yönetimi ve biyoçeşitlilik bunlardan en önemlileri.
2022-2023 döneminde en fazla yatırım finansmanını sürdürülebilirlik çerçevesinde; özellikle GES ve RES yatırımları başta olmak üzere yenilenebilir enerjiye yaptık. Bu konuda pozitif desteğimize devam ediyoruz.”
KREDİ BÜYÜMESİ ENFLASYONUN ALTINDA KALACAK
“2023’ü yıllık %65, ortalamada %54 enflasyon ile kapattık.
2024 için enflasyon beklentimiz yılın ikinci yarısından sonra kademeli bir düşüş trendi. Yılın tamamında ortalama enflasyonun %56 seviyesinde olmasını, ancak yılı %40 – %45 ile kapatmayı bekliyoruz.
Parasal sıkılaşma adımlarının bankacılık sektörü üzerinde de yansımalarını görüyoruz.
Faizlerdeki artış eğiliminin doğal olarak kredi talebine yansıması oldu.
Kredi büyüme sınırlamaları; ticari tarafta %2.5, ihtiyaç kredilerinde %3, taşıtta %2 şeklinde devam ediyor.
2024’te, parasal sıkılaşma ve büyümedeki dengelenme ile uyumlu, enflasyonun altında bir TL kredi büyümesi bekliyoruz.”
NEGATİF MARJLA ÇALIŞIYORUZ
“Sektörün en büyük zorluğu bu dönemde de marjlar ve kârlılık olmaya devam edecek.
Burada negatif tablo sürüyor.
Sektör hala negatif marj ortamında çalışmaya devam ediyor.
Son dönemde artan zorunlu karşılık maliyetleri sektörü zorlamaya devam ediyor.
Sanılanın aksine, son yıllarda sektör hep bu zorluğu göğüslemek durumunda kalıyor.
2021’de ortalama enflasyon %20 olurken, sektörün özkaynak karlılığı %14’te kaldı.
2022’de ortalama enflasyon %72 iken, sektörde karlılık %42, 2023’te ortalama enflasyon %54, sektörün ilk 11 aylık özkaynak karlılığı %34 oldu.
Özkaynak karlılığını diğer sektörlerle kıyasladığımızda, bankacılık 2022 ve 2023’te 15. sırada.
Yani nominal olarak, yüksek kâr rakamlarının sermayeye oranıyla baktığımızda, bu önemli bir sorunu işaret ediyor.
2024’te yine bu ortamda sermaye kârlılığı enflasyonun altında olmaya devam edecektir.”
BİZİM SERMAYEMİZ PARA
“Reel sektörden farklı olarak bankaların gerçek sermayesi para.
Bu nedenle de sermayemizi enflasyon karşısında korumak, sürdürülebilir büyümemiz için en kritik konu.
2024’ün bir diğer meselesi risk maliyetlerindeki normalleşme olacak.
Şu an geldiğimiz noktada takipteki kredi oranları uzun dönem ortalamalarının çok altında.
2024’te, özellikle bireysel kredilerde ve kart alacaklarında sorunlu kredilerin arttığını göreceğiz.
İlk sinyalleri görmeye başladık.
Tüzel tarafta ise 2024’te bir sorun beklemiyoruz, ancak 2025’te artış görebiliriz.
Sektör adına sorun oluşturacak bir durum söz konusu değil.
Yüksek karşılık oranları ile sektör bugünler için zaten hazırlıklıydı.”