Küresel Riskler Raporu’nun stratejik ortaklarından olan Marsh, Dünya Çevre Günü’nde çevresel risklerin önemine dikkat çekiyor. Küresel Riskler Raporu’na göre; kritik gezegen sistemlerinde dünyanın geleceği, ekolojik sağlık ve insan refahı üzerinde ani ve ciddi etkileri olan, uzun vadeli ve geri döndürülemez değişiklikler görülebilir.
Dünyanın lider sigorta brokeri ve risk danışmanı Marsh, Dünya Çevre Günü’nde Küresel Riskler Raporu’nun en önemli gündemlerden biri olan çevresel risklerle ilgili tehditlerin altını bir kez daha çiziyor. Marsh & McLennan ve Zurich Sigorta Grubu stratejik ortaklığında hazırlanan ‘2024 Küresel Riskler Raporu’nda çevresel risklerin önümüzdeki yıllarda giderek artan bir tehlike oluşturacağı ve bu risklerle başa çıkmanın küresel iş birliği gerektirdiği vurgulanıyor.
2024 Küresel Riskler Raporu’na göre; bölgesel veya küresel düzeyde kritik bir eşiğin, diğer bir tabirle ‘devrilme noktasının’ aşılmasının bir sonucu olarak; kritik gezegen sistemlerinde ekolojik sağlık ya da insan refahı üzerinde ani ve ciddi etkileri olan, uzun vadeli ve geri döndürülemez değişiklikler görülmesi muhtemel. Bunlardan bazıları; çöken buz tabakalarından dolayı deniz seviyesinin yükselmesi, donmuş toprakların (permofost) çözülmesinden kaynaklanan karbon salınımı ve okyanus veya atmosferik akıntıların bozulması olabilir.
Çevresel riskler 10 yıl içerisinde en çok artacak riskler arasında yer alıyor
Rapora göre; gelecek 10 yıllık zaman diliminde çevresel ve teknolojik risklerin şiddetinin artması bekleniyor. Neredeyse tüm çevresel riskler önümüzdeki on yılın ilk 10 risk sıralamasında yer alırken, aşırı hava olaylarının önümüzdeki on yıl boyunca en üst sıradaki risk olarak daha da şiddetli hale gelmesi bekleniyor.
İklim değişikliğine uyum çabalarının hızı ve ölçeği yeterli seviyede değil
Rapora göre; önümüzdeki on yıl içinde gezegen sistemlerinde büyük ölçekli ve kendi kendini devam ettiren değişiklikler için eşiklerin aşılması ihtimal dahilinde. İklim değişikliğine uyum çabalarının hızı ve ölçeği ise henüz yeterli seviyede değil. Toplumlar uyum sağlayamayacakları çevresel etkilere giderek daha fazla maruz kalırken, bu da yerinden edilme ve göçlere sebebiyet verebiliyor. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik ortaya çıkan yeni teknolojiler, bazı açılardan cazip olsa da çevresel ve sosyal sonuçlar, yasal yükümlülükler ve iklim gündeminde değişiklikler gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Önümüzdeki 10 yıl içinde, birçok ekonomi iklim değişikliğinin bu doğrusal olmayan etkilerine karşı büyük ölçüde hazırlıksız kalabilir.
Çevresel ve gezegensel değişiklikler, önümüzdeki on yıl içinde ekonomik büyümeyi etkileyerek gıda, su ve sağlık güvensizliğini artırabilir
Küresel Riskler Raporu’na göre; uygun altyapının geliştirilmesi için gereken uzun süreler, aniden ortaya çıkan bölgesel veya yerel değişikliklere hazırlıklı olmayı zorlaştırabilir. Örneğin dalga enerjisinin yüzde 90’ından fazlasını emen mercan resif sistemlerinin çökmesi, kıyı topluluklarını fırtına dalgalanmalarına karşı savunmasız bırakabilir ve küresel ölçekte yıllık sel hasarını potansiyel olarak iki katına çıkarabilir. Gezegensel değişikliklerle birlikte meydana gelen paralel bir fenomen olan olağanüstü hava olayları, karşılıklı olarak birbirini güçlendirebilir. Bu çevresel ve gezegensel değişiklikler, önümüzdeki on yıl içinde ekonomik büyümeyi ve sigortalanabilirliği kökten etkileyerek gıda, su ve sağlık güvensizliğini artırabilir.
Raporun en önemli konu başlıklarından birinin çevreyle ilgili olumsuz gelişmeler ve bu konuda alınan yetersiz tedbirler olduğunun altını çizen Marsh Mclennan Türkiye CEO’su Tarık Serpil, “Çevresel riskler, tüm zaman dilimlerinde risk ortamını domine etmeye devam ediyor. Uzmanların üçte ikisi 2024 yılında yaşanacak olağanüstü hava olaylarından endişe ediyor. Olağanüstü hava olayları, dünya sistemlerinde kritik değişiklikler, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, doğal kaynak kıtlığı ile kirlilik önümüzdeki on yıl boyunca karşılaşılması beklenen en ciddi 10 riskten beşini temsil ediyor. Bununla birlikte, rapora katkı sunan uzmanlar risklerin aciliyeti konusunda farklı düşüncelere sahipler. Özel sektör katılımcıları, çoğu çevresel riskin sivil toplum ve hükümetlere kıyasla daha uzun bir zaman çerçevesinde gerçekleşeceğine inanıyor. Bu durum, çevresel riskler ile mücadelede dönüşü olmayan bir noktaya gelme riskinin artığına işaret ediyor. Yapılan çalışmalarda, çevresel risklerin önceliği konusunda yaş grupları ve ait olunan gruba göre de farklılıklar görülüyor. Gençler, yaşlılara göre çevresel riskler konusunda daha endişeli iken, sivil toplum kuruluşları ve devlet uzmanları çevresel riskleri yakın vadede, sanayi uzmanları ise uzun vadede konumlandırıyor” dedi.