Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Kötümser olmak için sebebiniz yok ama mucize istiyorsanız o da bende yok.” mesajı verdi.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ocak ayı meclis toplantısına katılan Bakan Şimşek, bütçe, cari denge, dış ticaret açığı, dış finansman, sanayinin dönüşümü, sıkı para politikası, enflasyonla mücadele, bütçe açığı ve yapısal reformlar gibi konu başlıklarını içeren bir sunum yaptı. Yaklaşık bir saat süren sunumun yapıldığı toplantıya İSO Meclisi’nden ve medyadan yoğun katılım oldu.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdür Alpaslan Çakar ile Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan’ın da katıldığı İSO Meclisi’ndeki toplantıda bütçe açığı konusunda, Bakan Şimşek, “Aralık ayında bakıp büyük açık var demek yanlış. Depremle ilgili harcamalar için tahsis edilmiş. Deprem hariç açık yüzde 1.7’dir. Depremle ilgili harcamaları yapacağız. O geçici bir şok. Kalıcı bir şok değil. Deprem dışındaki bozulmayı telafi edecek tedbirleri geçen sene temmuzda kararlılıkla aldık. Yüzde 6.4’tü hedef, yüzde 5.4 ile kapattık. Dijital dönüşüm yapısal dönüşüm demek kolay bunlara kaynak ayırmamız lazım. Mali disiplinin tesis edilmesi önemli.” ifadelerini kullandı.
VERGİNİN HAKKIYLA ALINMADIĞI ALANLAR VAR
Daha yüksek kredi notlarına daha düşük maliyetli kaynağa ulaşması için mali disipline ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Mehmet Şimşek, “Nesiller açısından faturayı kim ödeyecek?” diye sordu. Bakan Şimşek, “Dezenflasyonda kuralımız açık. Para politikasının odağı gelecek 12 aylık enflasyonun çıpalanmasına yönelik. Borcun milli gelire oranını yüzde 40’ın altında tutmaya çalışıyoruz. Verginin hakkıyla alınmadığı alanlarda çaba göstereceğiz. 2024’te de bütçeyi öngörülenin altında kapatmaya çalışacağız. Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 34. Toplam borçluluk yüzde 117. Bunun önemli bir kısmı finansal olmayan kesimden; işletmelerin. Gelişen ülkelerin oranının yarısından az. Dış borcun sürdürülebilir bir düzeyde tutulması lazım. O yüzden cari açığın kontrol altında tutulması lazım. Şu anda uyguladığımız sıkı para politikası ve maliye politikası; altın ithalatının azaltılması, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve sanayide verimlilik. Birlikte hareket etmemiz lazım.” dedi.
BİR YILLIK BORÇ KADAR REZERV LAZIM
Cari açığı milli gelirin yüzde 2.5’ine ve altına çekilmesi gerektiğini dile getiren Bakan Şimşek, “Doğrudan yatırımdan yüzde 1’i yakalarsak… Yüzde 1 olsa nette bu düzeyde bir cari açıkla hem toplam dış borcun milli gelire oranı düşecek hem de rezerv biriktireceğiz. Bizim vadesi bir yılın altında olan borçlar kadar rezerve ihtiyacımız var. Cari açığın önemli bir kısmı altın ithalatından kaynaklanıyor. Gaz sahaları ve Gabar petrolü; enerji açığının yüzde 20’sini karşılayacak düzeye gelebilir. Büyüme sorunumuz yok. Yapısal reformlar için ayrı bir seans gerekiyor; beşeri sermayenin güçlendirilmesi gibi… Para politikasından sonuç alması en az 18 ay. Ama biz sonuçları aylık bazda almaya başladık. Yıllıkta da geçiş dönemindeyiz. Bu ülkenin risk primi düştü. Bana ne diyebilirsiniz ama bankalar ve devlet borçlanırken fiyatlar buradan geliyor. ABD faizini alıp risk primini ekliyorlar.” diye konuştu.
KUR KORUMASI MEKANİZMAYI BOZUYOR
Bakan Şimşek ayrıca; “Kur Korumalı Mevduat kamunun üzerinde bir yük. Dezenflasyonu zorlaştırıyor. Parasal aktarım mekanizmalarını bozuyor. Türkiye’ye para girişi yok diyorlar. Olmaz olur mu? Olmazsa Türkiye bu kadar yüksek bir cari açığı nasıl finanse edecek? Şu an bankacılar 96 dolar borç ödeyip 151 dolar borç bulabiliyor. Önümüzdeki dönemde kaynağa erişim kolaylaşacak. Enflasyon önümüzdeki dönemde yer çekimine daha fazla karşı koyamaz. Düşecek. Bu program siyasi sahipliği olan bir program. Geçici bir heves değil. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. FED, Brezilya, Meksika enflasyonu nasıl indirdiyse biz de öyle indireceğiz. Büyüme ile enflasyon arasında gerilim kısa vadeli. Kalıcı bir gelirim yok. Tam aksine sürdürülebilir yüksek büyüme için enflasyonun düşük olması lazım. İstikrarsız ve niteliksiz büyüme enflasyonun yüksek olduğu dönemde oluyor. Kur oynaklığı azalıyor. Türk lirasında oynaklık istikrarlı ülkelere yakınlaştı. OVP’de (Orta Vadeli Program) en önemli öncelik fiyat istikrarı. Fiyat istikrarı yoksa nitelikli üretken bir sanayi olamaz. Geçici kazanımlar olmaz. Sürdürülebilir yüksek büyümenin ön koşulu fiyat istikrarıdır. Enflasyonun kalıcı bir şekilde düşük tek haneye inmesi için bu önemli. Türkiye rekabetçi mi değil mi? Türkiye ve Türk lirası oldukça rekabetçi. Son 20 yılda ortalama cari açık yüzde 4. Altın hariç açık yüzde 3.4. Büyüme yakın dönemde iç talepten kaynaklandı. Net ihracatın büyümeye katkısı son 20 yıllık ortalamada eksi oldu.” tespitlerini yaptı.